top of page

İnsan Kaynaklarına Pek Söylenmeyenler -2-

18 Mart 2017 / Dr. Engin Baran

Yanlış bir işe gireceğim diye ödüm kopuyor!

 

Yaptığımız anket ve odak grup çalışmalarında özellikle üniversite öğrencilerinin sık sık dile getirdiği bir sıkıntı var: kendine uygun olmayan bir işe girmek.

 

Aslında burada iki tane kaygı içiçe geçmiş durumda. İlkinde öğrenciler, çalışılabilecek işyerleri arasında kendilerine uygun olanların sayısının oldukça az olduğunu düşünüyorlar. Yani çok dikkat etmezlerse, yanlış seçim yapma olasılığı yüksek. İkincisinde ise, öğrenciler yanlış bir seçim yaptıklarında uyumsuzluk yüzünden çok büyük zorluklar çekeceklerine inanıyorlar. İşte tipik yorumlardan bir tanesi:

 

... Korkunç bir kabus. Bir işe girmişim. Duvarlar üzerime üzerime geliyor. Resmen yanlış filmde gibiyim. Evde bizimkiler “Sebat edeceksin, sebat!” diye bağırıyor...

 

Universum’un ‘Brave New Workplace’ araştırmasında da bir numaralı konu bu: Work fit!

 

Bu yüzden, Linkedin, Glassdoor gibi uygulamalarla işyerleriyle ilgili bilgi toplamaya çalışanların, sosyal medyadan o şirkette çalışanlara ulaşıp detay bilgi soranların sayısı hızla artıyor. Öğrenciler kariyer günlerinde şirketin gücünü ve önemini anlatan İK’cıların yerine şirkete yeni girmiş çalışanların ilk deneyimlerini duymak istiyorlar. Hatta işe başlamadan önce bir hafta iş ortamını deneyimlemek istiyorlar.

 

Aslına bakarsanız, bu değişimin sebebi çok açık.

 

Barry Schwarz’ın The Paradox of Choice kitabında dediği gibi alternatifler arttıkça, doğru seçim yapamamaktan kaynaklanan mutsuzluk hissi artıyor.

 

Doğduğum kasabadaki elle tutulur tek iş yerine girdim. Ama herşey ters gidiyor. Suçlu kim? Beni bu küçük şehirde dünyaya getiren kader! Yüzlerce farklı işyerine başvurabileceğim bir metropolde yaşıyorum ve ben kendime en uygun iş yerini bulamadım. Şimdi suçlu kim? BEN!

bottom of page